ADIGE XABZE
orhanocak1952

Yitirilen degerlerimiz.



ESKİ BAYRAMLAR
      
 Ağlarca da yaşadığım o eski bayramları asla unutamayacağım. O günlerdeki bayram sevincini, coşkusu nu yaşamayan, o havayı teneffüs etmeyen günümüz insanlarına, yaşayıp ta özlemini duyanlara, o günleri dilimin döndüğünce anlatmaya çalışacağım: 
         Bayramdan bir kaç gün önceden, köye gelen insanların yoğunluğu, arife günü son haddine varır, köyün nüfusu 5-10 mislisine çıkardı. Hatta bazı 3-5 kişilik ailelerin nüfus yoğunluğu 35-40 kişiye çıkardı.
         Böyle günlerde sefer sayılarını 3'e 4'e çıkaran Han, Kayı otobüslerinin, köy meydanına her gelişlerinde, acaba kimler inecek diye merakla bakardık. Bazıları da durak taksileriyle gelirdi. Bunlar köy meydanından durmadan geçtiklerinden kim olduklarını anlayamazdık. Ama taksinin girdiği avluya bakarak,kim olduklarını  tahmin etmekte zorlanmazdık. 
         Akşam olup herkes eve çekildiğinde, büyükler hazırlıkları son bir kere kontrol edip, eksikleri gidermeye çalışırken, çocuklarda bayramlıklarını ellerine alır, onları okşayarak yarının hayaline dalarlardı. Yatarken de kimisi başucuna koyar, kimisi de kucağına alıp yatmayı tercih ederdi. Çocuklara alınan bu bayramlıklar; Erkekler için naylon veya Afyon lastiğinden ayakkabı ile bir pantolondan, kızlar içinde basma bir entari ile ayakkabıdan oluşurdu.
       Bayram sabahı 7'den 70'e tüm erkekler bayram namazına giderlerdi. O gün cami tamamen dolardı. Bu kalabalık cemaati gören hocada vaazını biraz uzatırdı. 
        Evlerde kalan çocuklar, ellerinde torbaları. üstlerinde bayramlıkları olduğu halde ikide bir evden çıkar, cami kapısına bakar, somurtkan bir suratla döner;
        -öf ya daha çıkmamışlar diye sitem ederlerdi.
        Çünkü onların bayrama başlamaları için, cemaatin camiden çıkması gerekiyordu.
         Namazın bitmesiyle camiden çıkan cemaatin en büyüğü yolun kenarına dikilirdi. Büyükler yaşlarına göre sırayla gelir themateyle bayramlaşır ve yerlerini alırlardı. Onlardan sonra gelenler herkesle bayramlaştıktan sonra zincirin sonuna eklenirlerdi. Böylece herkes birbiriyle bayramlaşmış olurdu. Bu bayramlaşma asla eve gidilerek yapılacak bayramlaşmanın yerini almazdı.
        Bayramlaşma faslından sonra topluca mezara gidilir, yapılan toplu duadan sonra, herkes kendi ölülerinin mezarlarını ziyaret ederdi. Mezar ziyareti dönüşü, belirli kişiler, köyün yaşlılarını, misafirlerini sabah kahvaltısında sofralarında misafir etmek  için adeta yarış içine girerlerdi. 
         Bu gün bile, o günleri hatırladığımda;
         Evleri mezar dönüşü yolunun üstünde olan: Battal Çavuş'la "topak" Hüseyin amcanın "ASLAN", avlu kapısının önüne dikilerek, daha çok kişiyi misafir edebilmek için uğraşmalarını görür gibi olurum.
          Bayram gezmelerine önce çocuklar başlardı, kiminin yanında arkadaşları, kiminin yanında, ellerini sıkı sıkı tuttuğu kardeşleri olurdu. O günkü imkânlar içerisinde onları en çok memnun eden ikram; Halkalı şeker denen delikli kaba şekerlerdi.
         Günün sonunda, bu günün çocukları nasıl paralarını sayıyorsa, halkalı ve kağıtlı şekerlerini sayarlardı.
        Çocuklardan sonra yeni yetme dediğimiz 13-14 yaş gurubu dökülürdü sokağa. Bu havalı takımın bayramda mayramda gözü olmazdı. Onların bütün derdi, gönüllerini çalan kaşenlerini görebilmekti.
         Öğlene doğru ise,evlerde ev sahipliği yapacak olanların dışında kalan herkes dışarıda olurdu. Bazen ziyaret edilen evlerde bir kaç gurup birbirine rastlardı. Bu durumlarda kızlar delikanlılara;
         -Bizimi takip ediyorsunuz? diye takılırlardı.
         Delikanlılarda her ne kadar: -Sizi niye takip edecekmişiz, falan deseler de, mutlaka kızların dediğinde gerçek payı olurdu.
         Ve günün gecesi;
         Bu kadar genç bir araya gelirde düğün, toplantı olmadan olur mu? Hemen yer ve zaman belirlenir, görevlendirilen kızlı erkekli bir gurup tarafından kızlar toplanır, yakılan meydan ateşlerinin loş ışığı altında eğlence başlatılırdı. Akordionun ve tahtanın uyumlu sesi yayıldığında, genç, yaşlı herkes toplanırdı.
         Nereden haber aldıkları bilinmez, diğer köylerden gelen gurupların katılmasıyla eğlence sabaha kadar devam ederdi. 
         Günümüzde aile mezarlarının yerini unutanlara, yaşlı akrabalarını ziyaret etmeye üşenenlere, senede bir günde olsa çocuklarını toplayıp, baba ocağına getirip, bak yavrum buralar bizim yaşadığımız yerler diyemeyenlere, bayram tatillerinde, evlerinin kapısına kilit vurup tatil beldelerine GİDENLERE İTHAF OLUNUR.
Orhan OCAK
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol