ADIGE XABZE
orhanocak1952

Koyde kis aylari




KÖYDE KIŞ AYLARI 

     Köyde kasım ayında kasım tavı ile ekilecek ekinler ekilip, koru kesildikten sonra kış hazırlıklarına başlanırdı.
     Öncelikle hayvanların ihtiyaçları tamamlanırdı. Samanlıklarda eksik varsa komşu köylerden saman alınır, dağların belirli yerlerinde de yağlı meşe yaprakları istif edilirdi.
       O zamanlar soba kullanılmadığından ocaklarda yakılmak üzere çam ve meşelerden oluşan ocaklık odunlar hazırlanır kuruluklara istif edilirdi.
      Aralığın 2. haftasında da kar yağışı başlardı. Aralıklarla yağan kar köy içinde kısa sürede 1 M yüksekliğe ulaşırdı. Her kar yağışında evlerin düz damlarından kürenen karlar evlerin boyuna ulaştığında biz çocuklar bayram yapardık. Bu üst üste yığılıp sertleşen karların içinde tüneller açmak, mağaralar oymak en zevkli oyunlarımızdı.
      Büyükler her kar yağışının sonunda ellerinde kürekler çeşmelere, komşulara, okula, camiye yollar açarlardı. Bu yollar köşe başlarında birleştikten sonra daha da genişlerlerdi. Buraları kullanmadan köy içinde bir yerden bir yere gidilmezdi.
       İlk karın düşmesi ile beraber yazın koşulan at arabaları falakaları çıkarılarak haşbak dediğimiz korunaklara çekilir, onların yerine köylülerin kendilerinin yaptıkları kızaklar hazırlanırlardı. Dört-beş ay süresinde bütün işler bu kızaklarla yapılırdı. Dağdan odun ve yapraklar onlarla çekilir, kazaya ve komşu köylere onlarla gidilirdi. Bu kızaklar bu gün bile kuyrukları bağlanmış koşumları süslenmiş atların halleriyle bazen gözümün önüne gelirler.
      Ama en unutulmayacak zamanlar Şubat tatilinin sonu olurdu. Tatil bitip de okullar açılacağı zaman, şehir ve kasabada okuyan öğrencileri götürmek üzere 4–5 kızak hazırlanırdı.
      Bu kızaklar kazaya kadar hiç yol aramadan yarışarak dağınık bir düzende giderlerdi. Böyle bir manzarayı bu güne kadar, daha bir filmin sahnesinde bile gördüğümü hatırlamıyorum. Bu günkü imkânlar olsaydı da bir resim karesi veya bir video çekimi alabilseydim diye hayıflanırım bazen.
       Biz çocuklar kardan adam yapmayı bilmezdik yalnız kar kümeleri ile oluşturduğumuz siperlerin arkasından birbirimizi kartopuna tuttuğumuz bazen de saldırıya geçerek karşı siperleri ele geçirmeye çalıştığımız bir çeşit savaş oyunu oynardık. Evlerin dambaşılarından kürenerek küçük bir tepe oluşturan karların tepesinden aşağıya yol açar buralardan kayardık. Akşam olunca da buralara su döker donmasını sağlardık. Gecenin ayazını yiyen bu kayak yerleri cam gibi buz olurdu.
        Bunların dışında her çocuğun mutlaka bir kızağı olurdu. Kimisi babasına, abisine yaptır kimisi de kendisi yapardı. Kızakları o dondurucu soğukta okul bağı gibi yerlerde ta tepelere çıkarır oralardan kayardık. Akşam eve geldiğimizde ıslandıktan sonra donarak boru gibi sertleşen pantolonlarımızı çıkarmaya epey uğraşırdık.
       Kış gecelerimizin en eğlenceli kısımları ise ferfenelerdi. Herkes evinden yağ, şeker gibi malzemeleri getirir, kendisinden rica ettiğimiz bir büyüğümüzde bize bunlardan kara helva yapardı. Bir taraftan da kavurgalar kavrulurdu. 
       Gençler ise geceleri toplantılar yapar bazen de bu toplantıları düğüne çevirirlerdi. Bizi bu toplantılara küçüksünüz diye almazlardı. Bizde toplantı yapılan evin önündeki ayakkabıları su ile doldururduk hemen donan bu sular ayakkabı sahiplerine zor anlar yaşatırlardı.
       Bu gün bu yazdıklarımı kıyısından bucağından yaşamamış veya başka birilerinden dinlememiş olanlar inanmayabilirler. Bu aynı zamanda küresel ısınma diye kendilerini parçalayan bilim adamlarının ne kadar haklı olduğunu da gösterir. Elli yıl önce böylesine kışlar oluyorduysa bu gün doğru dürüst bir kar yağışı göremiyorsak bir elli yıl sonra nasıl olur düşünmek bile istemiyorum.
 
 28.03.2009     Eskişehir   Orhan OCAK

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol