ADIGE XABZE
orhanocak1952

Kurt adam

RADYO ===>



KURT ADAM
        Bundan yıllarca önce Mezifo Dağının yeşil yamaçlarının birinde Kuşhânez diye bir köy varmış. Bu köyde de Hamit diye bir adam yaşarmış. Hamit çok çalışkan birisiymiş. Davarlarını bir çoban güdemediğinden iki çoban tutarmış. Kuzularının, oğlaklarının ise ayrı çobanları varmış. Günler mutluluk içinde geçip giderken günün birinde bir felaket çökmüş Hamit’in evine malına mülküne. Her dolunayda Hamit’in sürüsüne bir kurt girip onlarca hayvanı boğazlıyormuş. İşin garibi kurt hayvanların hiç etini yemiyor sadece şah damarlarından kanını içiyormuş. Bu aylarca devam etmiş ama ne kurdu görebilmişler nede bir çare bulabilmişler.
        Köyde çeşitli rivayetler anlatılmaya başlanmış. Bunlardan en çok anlatılanı ise vudi(vampir) hikâyesiymiş. Vudiler et yemez sadece kan içerlermiş ve dolunayda meydana çıkarlarmış.
        Bu vudileri yalnız kötülük yaptıkları, malına maşatına zarar verdikleri görebilirmiş. Hamit se bunların hiç birine inanmıyor kendisine bu kötülüğü köyden birinin yaptığını düşünüyormuş. Bu nedenle dolunayın olduğu bir gün hayvanları beklemeye karar vermiş. İlk dolunayda da kimseye haber vermeden köyden ayrılmış ağıla yakın bir yerde yolun üstündeki bir ağaca çıkıp beklemeye başlamış. Gece yarısını geçtikten sonra köyden gelen yolun üstünde bir karaltı görünmüş. Karaltı yaklaşınca hemen tanımış bu yıllar önce bir olayda aleyhine yalancı şahitlik yaptığı Mâğh muş. Mâğh ağılla köyün arasındaki ufak derenin yanına gelince etrafına bakınmış sonra da çırılçıplak soyunarak elbiselerini bir çalının içine sakladıktan sonra dereyi geçmiş.
       Hamit bu işin sonunu merak ettiğinden, çıktığı ağaçta hiç ses çıkarmadan olanları izliyormuş.
        Mâğh karşıya geçtikten sonra başlamış çimenlerde yuvarlanmaya, yuvarlandıkça da şekli değişiyor vücudunun her tarafını siyahlı beyazlı kıllar kaplıyormuş. Bir mütted sonra ise Mağh Hamit’in gözleri önünde kocaman bir kurda dönüşmüş. Kurt yüzünü ay ışığına dönerek uzun uzun ulumuş ve doğruca ağıla yönelmiş biraz sonrada ağıldan hayvanların bağırtıları yükselmiş.
        Hamit hemen ağaçtan inmiş ve Mâğh’un elbiselerini sakladığı yerden alarak bir kayanın arkasına saklanmış.
        Belirli bir zaman geçtikten sonra kurt ağıldan çıkarak çimenliğe gelmiş ve yuvarlanmaya başlamış, yuvarlandıkça şekli değişmiş tüyleri kaybolmuş ve Mâğh halini almış.
        Mâğh hiçbir şey olmamış gibi dereyi geçip elbiseleri sakladığı yere gelmiş, gelmiş gelmesine ama elbiseleri yokmuş. Telaşla oraya buraya koşuşmaya başlamış. Elleri ile edep yerlerini kapatarak sağa sola koşuştururken bir taraftan da:
        —Viiiiiiiiiiiii vuw Ther zevâğer Mağh!!! Diyormuş.
        Hamit fazla bekleyememiş saklandığı yerden çıkarak Mağh’un karşısına dikilmiş. Mağh çok şaşırmış ve korkmuş ama bir taraftan da Hamit’in elindeki elbiselerden gözünü ayıramıyormuş. Tartışmışlar, bağırmışlar çağırmışlar sonunda da anlaşmışlar. Hamit elbiseleri geri vermiş bu olayı da kimseye söylemeyeceğini ama karşılığında da zararını ödemesini ve bir daha mallarına zarar verilmememsini istemiş.
         Mağh çaresiz yaşadığım müttetçe sana, ailene, malına zarar vermeyeceğim diyerek büyük yemin etmiş.
         Olay böylelikle kapanmış. Yıllar geçtikçe de unutulmuş ve hatırlanmaz olmuş. Ta ki Mağh’un ölümüne kadar.
         Mağh ölüp cenazesinin kaldırıldığı günden itibaren Hamit’in etrafında felaketler dolaşmaya başlamış. Hayvanları telef oluyor, ailesinin fertleri çeşitli kazalar geçiriyormuş.
          Hamit’in aklına hemen, o gece Mağh’un ettiği yemin gelmiş, yaşadığım müttetçe sana,ailene,malına …….. Derken yaşadığım müttetçe yi nasılda vurgulu söylemişti, keşke öldükten sonrada diye yemin ettirebilseymiş. Artık hayıflanmanın manasının olmadığını bilen Hamit çareler aramaya başlamış.
          Bu işe çare ararken Subaşı köyünde derin bir hoca olduğunu, bu hocanın ölmüş vampirleri etkisiz hale getirdiğini duymuş. Hiç vakit kaybetmeden hocanın köyüne gitmiş. Uzun pazarlıklar sonunda hocaya bir servet ödeyerek köye getirmiş.
          Derin hoca hemen işe başlamış; Önce ardıç ağacından 7 tane sivri kazık hazırlatmış, bunları okumuş üflemiş ve dolunayın olduğu bir gece mâğh’un mezarına çakmış.
        —Artık bu kimseye zarar veremez diyerek köyüne dönmüş.
        Dediği gibide olmuş bir hafta hiç olay olmamış. Millet tam rahatlamışken Hamit’in en sevdiği torununun bir kuyuya düşmesiyle felaketler zinciri başlamış. Ne yaptılarsa çare olmamış Hamit ve ailesi hayatından bezmiş.
         Günlerden bir gün köye bir adam gelmiş. Bu adam rafhan tay arıyormuş. En iyi tayların Hamit’te olduğunu öğrenince doğruca ona misafir olmuş. Tabii ki ev sahibinin derdini de öğrenmiş.
          Misafir Hamit’e demiş ki:
         —ben seni bu dertten kurtarırım sende bana iki rahvan tay verirsin demiş,
         Hamit o kadar çaresizmiş ki her ihtimale umutla sarılıyormuş. Misafirin teklifini hemen kabul etmiş, hatta bu beladan kurtarırsa 2 değil 4 tay vereceğini söylemiş.
          Bundan sonra hiç vakit kaybetmemişler yanlarında kalabalık bir köylü grubu olduğu halde mezara gitmişler. Misafir hemen mezarı açtırarak Mağh’un cesedini çıkartmış ve çene kemiğini kırarak geri gömdürmüş. Artık bunun kıyamete kadar kimseyi rahatsız edemeyeceğini söylemiş.
Köye geldikten sonrada tayları alarak çekip gitmiş. Kimse adama inanmamış diğerleri gibi bu da Hamit’i kandırdı demişler.
         Günler geçmeye başlamış birinci gün bir şey olmamış, ikinci gün bir şey olmamış, günler geçmiş birinci hafta bir şey olmamış, ikinci hafta bir şey olmamış.
         Hamit ve ailesi geriye kalan ömürlerini huzur içinde yaşamışlar. 
                                             Orhan OCAK
                                14-07-2008     Eskişehir

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol